Doğa Felsefesi.
Doğa Felsefesi.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Felsefe-i tabiiye, Fr. Philosophie de la nature, Al. Naturphilosophie, İng. Natural philosophy). Doğayı düşünsel olarak yorumlayan felsefe dalı...Antik çağ Yunan felsefesinin ilk düşünceleri doğada toplanmıştır. Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Herakleitos, Ksenofanes, Parmenides, Elea'lı Zenon, Pitagoras, empedokles, Anaksagoras ve Demokritas doğayı gözlemişler ve düşüncelerini doğayla açıklamışlardır. Bütün bu düşünürler gökyüzündeki ve yeryüzendeki doğasal olaylarla ilgilenmişler, bu olayları açıklamaya çalışmışlardır. Dayandıkları ilke, yokluktan hiç bir şeyin meydana gelmeyeceği ilkesidir. Öyleyse bütün meydana gelenler bir varlıktan, eşit deyişle doğadan meydana gelmişlerdir. Bütün bu filozoflar, ilk nedeni (arşe) doğadan çıkarmışlardır. Kimi su, kimi töz, kim kosmos, kim atom demiştir; hepsi maddedir ve doğasaldır. Rönesans uyanışı insalığı yeniden doğaya çekecek ve ortaçağda ruhçuluğa yönelen doğal güç bütün metafizik eklentilerden temizlenerek çağdaş doğa bilimlerine doğru yol alacaktır. alman düşünürü Nicolaus Cusanus'la (1401-1464) başlayan Rönesans doğa eğilimi, doğayı bir gelişme ve bir oluş sayarak, İtalyan düşünürü Bernardinus Telesius'tan (1508-1588) geçip felsefe alanının en güçlü ve en önemli düşünürü olan Giordano Bruno'ya (1548-1600) ulaşacaktır. Özgür düşünceli Giordano Bruno, Aristoteles'in evreni bölümlere ayırmasını açıkça gülünç bulmaktadır. Ona göre gök, sonsuz evrendir. Akıl için iki sonsuz olamayacağına göre Tanrı ve evren bir ve aynı kşeydirler. Tanrı, evrenin yaratıcısı değil kendisidir. Ne yaratan vardır, ne de yaratma eylemi. Bunların yerine doğayı ve meydana gelme zorunluğunu koymak gerekir. Yaratılan bir şey yoktur, olmakta olan bir şey vardır. Evren-Tanrı, sonsuz büyüklükte nasıl bulunuyorsa sonsuz küçüklükte de öylece bulunur. Sonsuz gerçek olarak onun her şey canlıdır ve hiç bir şey yok olmaz. Doğada bizlerin kurup çattığımız anlamda ne doğum ne de ölüm vardır, var olan sadece sonsuz bir değişmedir. Tohumlar başka tohumlara yönelirler, sonsuz ve sürekli olarak değişirler. Örneğin, tohum; üt, başak ekmek, keylus, kan ve sonunda gene insan tohumu olur. Oysa tohum için bu da bir son değildir, çünkü insan tohumu da insan, ceset, toprak ve gene bitki tohumu olacaktır; bitki tohumu da gene yukardaki sırayla insan tohumuna dönüşecektir. Bu dönüşmeler ve yenileşmeler sürekli ve sonsuzdur. Doğanın bu saf ve o oranda da sevimli spekülâtif yorumları, tarihsel süreçete önemli gelişmeler göstermekle beraber artık yerini bilime ve bilimsel felsefeye bırakmış bulunmaktadır. Artık doğa bilgimizdeki eksiklikler düşünsel kurgularla tamamlanamaz. Günümüzün özdekçi eytişimsel felsefesi bu gibi kurguların tümündün arınmış, teoriyle pratiğin sıkı bağımlılığı içinde gelişen bir felsefedir. bkz. Felsefe, Eytişimsel Özdekçilik, Doğa, Doğabilim, Bilim.